MUHDESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ DAVASI
Davaya konu taşınmaz ev ve fındık bahçesi niteliği ile kayıtlı olup, tespite konu yapıların kadastro tespit gününden önce meydana getirildiğinin belirlenmesi halinde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verileceği- Mahkemece mahallinde keşif yapılması, taraf tanıklarının keşif mahallinde dinlenmesi, delillerinin eksiksiz toplanması, taşınmaz üzerindeki binanın davacıların yakın mirasbırakanı tarafından kendi nam hesabına ve kendi geliri ile yapıp yapmadığı hususunun tereddüte mahal bırakmayacak şekilde aydınlığa kavuşturulması, bu yapılırken davacılar murisinin ekonomik geliri, ortak gelirin kullanılıp kullanılmadığı ve kendi nam ve hesabına yapılıp yapılmadığı hususlarının araştırılması, dava konusu taşınmazın kadastro tespit tutanağının ilgili Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek, tutanakta belirlenen evin davaya konu bina olup olmadığı belirlendikten sonra davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerektiği-
Dava, taraflar arasında görülen ortaklığın giderilmesi davası nedeniyle dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatların davacılara ait olduğunun tespiti isteğine ilişkindir. Her ne kadar Mahkemece; dava dilekçesi, cevap dilekçesi, getirtilen belgeler, dinlenen tanık beyanları ve bilirkişi raporu gereğince davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.
Toplanan deliller ve dosya kapsamından, dava konusu 110 ada 6 parsel sayılı taşınmazın taraflar adına paylı mülkiyet hükümlerine göre ev ve fındık bahçesi vasfı ile kayıtlı olduğu, Mahkemece mahallinde yapılan 9.12.2014 tarihli keşif neticesinde keşife katılan inşaat bilirkişi raporunda, taşınmaz üzerinde 5 katlı betonarme bina ile ahır olarak kullanılan tek katlı kargir yapı bulunduğunun belirtildiği görülmüştür.
Davacı taraf, davaya konu taşınmaz üzerinde bulunan binalar ve eklentilerinin yakın mirasbırakanları tarafından yapıldığını iddia etmiştir. Gayrimenkulün aynına ilişkin uyuşmazlıklarda mutlak suretle nizalı taşınmazın bulunduğu yerde yöntemine uygun olarak keşif yapılmalı ve taraf tanıklarının 6100 sayılı HMK'nun 243 ve 244 madde (HUMK'nun 258 ve 259. maddeleri) hükmü uyarınca keşif yerinde hazır bulunmak üzere davetiye ile çağrılmak suretiyle mümkün olduğunca taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenilmeleri gereklidir. Tanıkların anlatımları arasında çelişki bulunduğu taktirde yeniden huzura alınarak bu çelişkinin mümkün olduğunca giderilmeye çalışılması icap etmektedir.
Somut olaya gelince; her ne kadar Mahkemece, 9.12.2014 tarihinde mahallinde keşif yapılmış ise de, taraf tanıkları duruşmada dinlenmiş, duruşmada dinlenen davacı tanıklar davaya konu 5 katlı betonarme binanın davacıların murisi tarafından yapıldığını, malzemeler ve işçi paralarının yine davacıların murisi tarafından karşılandığını beyan etmiş, davalı tanıklar ise binanın kök murise ait başka bir taşınmazın satılması ve davalılar Ergin ve S...'nun yakın mirasbırakanı C. ile birlikte işletilen otobüs ve dükkandan gelen gelirin kullanılması ile yapıldığını açıklamışladır. Taşınmaz üzerindeki muhdesatın kim tarafından meydana getirildiğinin tespitine ilişkin davalarda Mahkemece araştırılması gereken husus muhdesatın kim tarafından, hangi gelirlerle, kimin adına ve hesabına yaptırıldığıdır. Mahkemece taraf tanıkları dinlenmiş ise de,tanık anlatımları hüküm vermeye yeterli değildir. Mahkemece, tarafların muhdesatı tek başlarına meydana getirmeye yeterli bir gelirlerinin bulunup bulunmadığı, muhdesatın hangi gelirlerle ne şekilde yaptırıldığı araştırılmamış, tanıkların beyanında geçen ve binanın yapımında kullanılmak üzere satıldığı bildirilen taşınmaz, otobüs ile ortak işletilen dükkana ilişkin kayıtlar getirtilmeden soyut beyanlara dayalı olarak, binanın davacıların yakın murisi tarafından yapıldığı ancak tamamının kendi geliri ile yapılmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bundan ayrı, davaya konu taşınmaz ev ve fındık bahçesi niteliği ile kayıtlı olup, tespite konu yapıların kadastro tespit gününden önce meydana getirildiğinin belirlenmesi halinde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verileceği tartışmasızdır. Ne var ki Mahkemece, bu doğrultuda yeterince araştırma yapılmadığı için davaya konu edilen muhdesatlar ile tapu kaydında gösterilen muhdesatların aynı olup olmadığı anlaşılamamaktadır.
O halde, Mahkemece yapılması gereken iş, tüm tarafların hazır bulunmasına imkan verecek şekilde mahallinde keşif yapılması, taraf tanıklarının keşif mahallinde dinlenmesi, tarafların iddia ve savunmalarına yönelik delillerinin eksiksiz toplanması, iddia ve savunma kapsamındaki bilgi ve belgeler göz önünde bulundurularak taşınmaz üzerindeki binanın davacıların yakın mirasbırakanı tarafından kendi nam hesabına ve kendi geliri ile yapıp yapmadığı hususunun tereddüte mahal bırakmayacak şekilde aydınlığa kavuşturulması, bu yapılırken davacılar murisinin ekonomik geliri, ortak gelirin kullanılıp kullanılmadığı ve kendi nam ve hesabına yapılıp yapılmadığı hususlarının araştırılması, dava konusu 110 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının ilgili Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek, tutanakta belirlenen evin davaya konu bina olup olmadığı belirlendikten sonra davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, toplanmış ve toplanacak delillere göre hüküm tesisi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla ve soyut beyanlara dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 01.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.